AN

“Göze gelen böyle aşkın eceli vardı” demiş Şükrü Tunar. Herkes gözlerini çevirmiş, oralı olmayan davranışlarıyla utanca sürüklüyordu bizi. Bense her gece çığlıklarla uyanıyor, gözlerini yaşlarla boğuyordum.

Göze değil ele, avuca gelen hatta sudan olmayan sebeplerle kalbim yazlık bir yerde gömülü, ruhum ise işkencelere maruz kalıyordu. Ben ise her gece gözlerini yaşlarla boğuyordum.

Uyuyabilmek için doz arttırımına gidiyor, kendimi bir meyve ağacını çürütürken görüyorum. Kendime acıyorum. Kendime acımam gözlerimi dolduruyor. Bir kendime bir de parçalanmış hayallerime, umutlarıma bakıyorum. Sonra küfür şeklinde önümde duruyorsun. Eline bir parça ayna veriyorum, gözlerin gözlerine değiyor. Anlamıyorsun.

Anlamamak işine geliyor diye düşünüyorum. Bu kadar düşünmek bile fazla ya hani diyorum içimden. Sonra bir makas alıyorum elime, elimden geldiğince kesiyorum, kesiyorum. Sanki makas kumaşlara değdikçe bir an’ım parçalanıyor. Kesilen an’larımı bir poşete dolduruyorum. Gözlerimin dolusuyla konteynır arayıp tereddütsüz atıyorum.

Keşke bu kadar zor olmasaydı diye de geçiriyorum içimden.

İnsan: An
An: Kader
Kader : Şans

Şimdi yazlık bir yerde gömülü olan kalbim, bulunma ümidiyle bekliyor. Ruhum hala işkenceler altında acı çekiyor. Gün gelecek diyorum. Her gün bir öncekinin aynısı gibi karşımda duruyor.

Aynaya bakalım mı?
Belki karşılaşmayız.

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.