İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 36.’sı düzenlenen İstanbul Film Festivali bu yıl da sinemaseverlere en yenilerden klasiklere, usta yönetmenlerin başyapıtlarından yaratıcılığın sınırlarını zorlayan filmlere zengin bir program sunacak.
20’nin üzerinde bölümde yaklaşık 200 filmin yanı sıra ücretsiz olarak gerçekleştirilecek usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri ve özel etkinlikleriyle festival on bir gün boyunca İstanbul’da sinema dolu günler yaşatacak.
Fransız yönetmen Olivier Assayas’ın başrolü Kristen Stewart’a teslim ettiği son filmi Personal Shopper, dünya prömiyerini Cannes’da Altın Palmiye için yarışarak yaptı. Assayas’a Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren Personal Shopper, ünlüler için özel alışveriş elemanı olarak çalışan bir genç kızın “öte tarafla” irtibat kurmayı takıntı haline getirmesini anlatıyor.
Avangart sinemanın en tanınmış isimlerinden, 87 yaşındaki Şili asıllı Fransız yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin son filmi Endless Poetry, büyük ustanın planladığı otobiyografi beşlemesinin ikinci filmi. Serinin ilk filmi olan Gerçeğin Dansı’nın ardından çekilen melankoli, mistisizm, tarot, maskeler, grotesk fikirler ve görüntülerin bir araya geldiği Endless Poetry, “geceyarısı sineması” kavramının yaratıcısı Jodorowsky’nin sözleriyle “hayatını manevi ve sanatsal bir farkındalık yaratmaya adamış bir adamın güzellik arayışına bir övgü”.
Avusturya toplumunun en karanlık noktalarını günışığına çıkaran sıra dışı sinemacı Ulrich Seidl’ın önce Venedik, ardından da Toronto film festivallerinde gösterilen son filmi Safari, yine rahatsız edici, yine kışkırtıcı ve şaşırtıcı. 2014’te In the Basement / Bodrumda filmini festivalde izlediğimiz Seidl bu kez de Afrika’ya av amacıyla giden Avrupalı turistleri ve av sürecini tüm vahşetiyle izliyor.
Brie Larson, Sam Riley, Armie Hammer, Cillian Murphy ve Jack Reynor’ın da dahil olduğu müthiş bir oyuncu kadrosu bulunan Free Fire, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı; İngiltere ve ABD’de gösterime Nisan ayında girecek. İngiltere’nin en özgün yönetmenlerinden Ben Wheatley’nin geçen yıl festivalde de gösterilen Ballard uyarlaması High-Rise / Gökdelen’den sonra çektiği Free Fire, yönetmenin sözleriyle “modern bir 70’ler filmi”. Filmde 12 adam ve bir kadın, korsan bir silah satış anlaşması yapmak üzere Massachusetts’de bir depoda buluşuyor, ancak anlaşma sağlanamayınca silahlar konuşmaya başlıyor.
Hem Cahiers de Cinema’ya hem de BBC Culture anketine göre 2000’li yılların en iyi filmi, Roger Ebert’in “hipnotize edici, gerçeküstü bir rüya manzarası” sözleriyle nitelendirdiği Mulholland Drive, “yeni kara film” türünün en özgün örneklerinden. David Lynch’in en çok tartışılan ve en az anlaşılan yapıtı Mulholland Drive, Nisan ayındaki dünya prömiyerinin hemen ardından festivalde 4K restore kopyasından gösterilecek. Filmin İngiltere’de sinemalarda gösterime girişi, Mayıs ayında Twin Peaks’in dönüşüne denk gelecek. Filmin restorasyon sürecini Lynch şahsen yürüttü. Başrollerinde Naomi Watts, Justin Theroux ile Laura Harring’in yer aldığı, “kült” sıfatını hakkıyla taşıyan bu benzersiz film, Lynch’e Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü, bir de Oscar adaylığı getirdi.
Philadelphia, Mill Valley film festivallerinde izleyici ödülleri alan Lost in Paris, yaşamın mutluluk veren yönlerinin beyazperdeye yansıdığı, rengârenk bir komedi. Fransız Yeni Dalgası’nın unutulmaz filmlerinden Hiroshima mon Amour ve Michael Haneke’nin Amour / Aşk filmlerinin yıldızı Emmanuelle Riva, geçtiğimiz hafta hayatını kaybetmişti.
Şimdilik festival haberleri bu kadar. Zamanla açıklanacak detayları ve festivalle ilgili bilgileri sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.