Uçhisar, Nevşehir’e bağlı ve Kapadokya’nın merkezi sayılan bir belde. Çünkü Uçhisar’dan Göreme, Ürgüp, Nevşehir, Avanos hepsi çok yakın.
Eski dönemlerde Hristiyanların yaşadığı Uçhisar’ın en önemli noktası da Uçhisar Kalesi. Burası Kapadokya’nın da en yüksek noktası. Kalenin tepesinden bütün Kapadokya’yı görebiliyorsunuz. Ben Ortahisar’dan düşme tehlikesi atlattığım için bütün günümü etrafında geçirsem de, tepesine çıkmayı göze alamadım.
Uçhisar’a gelir gelmez önce otelime yerleştim. Seçtiğim ilk otel Kale Konak Cave Hotel ‘di. Uçhisar’ın en merkezi noktasında ve harika bir manzarası var. Otele girdiğimde beni otel sahibi Abdullah Bey karşıladı, ve iki köpekle bir kedi.
Abdullah Bey’in bana yaptığı güzellik sayesinde kendimi otelin en güzel odası Divan Suiti’nde buldum. Divan suiti bir yana, otelin diğer odaları da birbirinden estetik ve ilgi çekici. Hepsi taştan oyulmuş.
Taş odalarda kalmayan ve merak edenlere kesinlikle öneririm. Çok farklı bir ortam. Kendinizi bambaşka bir dünyada hissediyorsunuz. Hatta adeta büyüleniyorsunuz.
Kale Konak’ın mimarisini daha yakından görmek istediğim için öncelikle otel turuna çıktık. Otel alttan tünellerle birbirine bağlanmış ve bu sayede kendinizi labirentte hissediyorsunuz. Ben yerin altından sokağın karşısına geçtiğimizi odadan çıktığımda anladım mesela:) Aa buraya nasıl geldik dedim.
Bu tünellerin birinde harika bir hamam bile var. Her köşesi itinayla işlenmiş. Antika objeler, tahta oymalar, orijinal tasarımlar göze çarpıyor. Kendinizi hayranlıkla etrafa bakarken bulabiliyorsunuz.
Gelelim beni Kapadokya’da en mutlu eden şeylerden birine, yani kahvaltıya. Normalde kahvaltı edebilen ve en sevdiği öğün kahvaltı olan bir insan değilim. Ama Kapadokya’da en keyif aldığım öğün kahvaltı oldu. Bu manzaraya bakarak, sakin müzikler eşliğinde keyif yapmaya o kadar çabuk alıştım ki, saatlerimi terasta geçirdim. Sabah kahvaltılarıyla beni kendine bağlayan terasta, akşam şarap keyfi yapmanın da yeri ayrıydı onu da belirtmeden geçemeyeceğim. Hem romantik, hem sakin olması nedeniyle balayında insanlar bence Kapadokya’ya gelmeli hissiyatı yarattı. (Yalnız bir gezgin olduğum halde bende bile bu his olduysa gerisini siz düşünün yani.)
Bknz. Kale Konak gece şarap keyfi terası…
Muhteşem değil mi?
Misafirlerini sınırsız şımartma misyonu edinmiş olan Kale Konak’ta her mevsimin ayrı güzel olduğunu söyleyen Abdullah Bey’e hem sonbaharda hem de kışın gelmek üzere söz verip ayrıldım Kapadokya’dan. Kale Konak’ta kalmadığım diğer gecelerde de sohbet etmek için uğradım, kopamadım. Cappadox Festivali’ndeki konser mekanlarından Uçhisar Kalesi’ne yakın olması nedeniyle de iyi bir duraktı. Hatta konser verecek sanatçıların da otelde kalması nedeniyle mesela bir akşam Milo Cinelu’yla keyifli bir sohbet ettik.
Sayelerinde tüm Kapadokya’yı öğrendim. Transferlerimden yemek yiyecek yer tavsiyelerine, ikramlarına kadar sonsuz bir mutlulukla ayrıldım. Centre Restoran ve Muti Restoran keyiflerimi de başka bir yazıda anlatacağım.
Tekrar ziyaret ettiğimde dört mevsim Kapadokya diye bir yazı yazabilirim. Çünkü kendime Kapadokya’nın daha çok bilinmesini misyon edindim.
Burada yaşadığım huzurun, insanlardan gördüğüm samimiyetin haddi hesabı yok. Bu insanların ve mekanların başında da Abdullah Bey ve Kale Konak geliyor. Zaten Tripadvisor’dan aldıkları mükemmellik ödülleri de var ve bunları sonuna kadar hakediyorlar.
Sorunsuz bir tatil geçirmek için kesinlikle benden tavsiyedir. 🙂 Eğer giderseniz benim de selamımı söyleyin…
“Kapadokya Günlüğü: Uçhisar ve Kale Konak Cave Hotel” için 2 yorum