Yalnız

room Yalnızlık köşesini tutmuş, tüm karanlığınla bir şeyler bekler bakışlarını üzerimden çekmemekte ısrar ediyor. Kaçacak delik arıyor, hepsinin ardına kadar kapalı olduğunu görüyorum. Korkudan ne yapacağımı şaşırmış haldeyim. Kim olduğumu bilemez haldeyim. Avazım çıktığınca bağırasım geliyor, ürküyorum. Gözlerim kapı koluna ilişiyor, bir adım atabilsem diyorum içimden olabildiğince sessiz bir biçimde, içimi duyacak gibi yalnızlık. Gözlerini tek saniye üzerimden ayırmıyor.

Derin bir nefes alıp avazım çıktığınca bağırıyor, ellerimi yıldızlara uzatıyorum. Birisi ellerimden tutup, beni alıp yıldızlara çıkarıyor. Kendimi yatağımda ağlarken görüyorum. Ev almış başını gitmek için fırsat kolluyor. Evdeki dağınıklık, etrafa saçılmış içki şişeleri, boşaltılmamış küllükler, hepsine özenle isim verdiğim fakat artık bakımsızlıktan solmuş çiçekler kalbime hançer gibi saplanıyor. En çok da elimin her kaleme gittiğinde çizdiğim eskizlerin üzerinde gördüğüm sigara yanıkları…

Bunları ben mi yapmıştım? Nasıl olabilirdi. Derin bir ah çektim. Ellerim boştu. Hatırlıyorum biri beni ellerimden tutup çekmişti bu yıldıza. Etrafıma bakıyorum. Gözlerim birilerini arıyor, bulamıyor. Sonra bir çift deli gözle göz göze geliyorum. Yalnızlık köşesinden beni buraya kaldırmış. İrkiliyor, kendimi yeniden evimde buluyorum. Alelade şekilde evi topluyorum. İçimdeki huzursuzluk büyük bir çığ gibi üstüme geliyor. Eşyalarımı istifliyorum…

Koltukta yalnızlık için bir yer açıp buyur ediyorum. Eli kolu bağlı mahkumlardan farksızım. Aklıma sevdiceğim Attila İlhan’ın dizeleri takılıyor “yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak istedim” bu dizeleri aklımda mıh gibi tutuyorum. Pencereleri açarsam gider diye düşlüyorum. Evdeki az sayıdaki tüm pencereleri ardına kadar açıyorum.

Evde içki kalmamış. Çok istekli olmasam da evden çıkmam gerek diye düşüyorum. Apar topar üstüme bir şeyler geçirip sokağa çıkıyorum. Hava tüm mutsuzluk ve aklıselim olmayan ev arkadaşıma inat inanılmaz güzel. Güneş gökte bir altın madalya gibi parlamakta. Kendimi rahatsız hissediyorum. Bir an önce eve dönmek ve bu işi sonsuza kadar halletmek lazım diye düşünüyorum.

Evdeki tüm eskizleri, notları, kalemleri topluyorum. Gözümü nereye çevirsem yalnızlık. Bu benim tüm ilham kaynaklarımı fütursuzca içine çekmekte. Güçsüz kalıyorum.

Kalemimi alıp yazmaya başlıyorum, her satırda evim daha da aydınlanmaya başlıyor. Sanki bakımsızlıktan solan o çiçekler renk değiştiriyor, sigara yanıkları geçiyor, kadehim kendi kendine doluyor. Yazdıkça yazıyor, çizdikçe çiziyorum. Saat üçü yirmi geçiyor. Dışarının aydınlığı evime giriyor. Yerimden doğruluyorum, yalnızlığın oturduğu kanepeye uzanıp dinlenmek istiyorum.

Yalnızlık yok, içimde garip bir endişe duyuyorum. Fark ediyorum ki, artık yalnız bile değilim…

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.