Yine karşılıklı içemediğimiz o akşamın kıyısında oturmaktayım. Elimde ucuzundan bir kadeh viski var. İçinde elbetteki tek buz. Bir şeyleri çift olarak düşünmeye başladığım an fena halde yalnızlıklardan yalnız beğenirken buluyorum kendimi.
Yine karşılıklıklı içemediğimiz o akşamın kıyısında çantamdan gözlerini çıkartıp karşıma koyuyorum. Elim yüzüm yalnızlık, gözlerimden akanları sokaklara döküp kadehimden bir yudum daha alıyorum. Yalnızlık beni sadece yıpratmış değil düpedüz ele geçirmiş halde. Ellerimi cebime sokuyorum, korkuyorum.
Yine karşılıklı içtiğimiz bir hayalin içinde kaybolmuşum. Aslında mutluluğun çok da uzakta olmadığını düşünüyor üzerine bir sigara yakıyorum. Her sigara yakışımda bana bir nefes daha yaklaşıyorsun, korkuyorum. Yalnızlıktan kangren oluşlarımı, bir nefeslik duraklarda dinlenişimi aklıma getiriyor sonra onları sert bir üslupla kovuyorum.
Yine karşılıklı ilk oturduğumuz günü düşlüyor, fezaya gönderilmiş gibi nefessiz kalıyorum. Bir kadehime bir de uzaktan kendime bakıp, bu üzüntünün harabesini izlemekten zerre keyif almıyorum. Sonra gözüm sana ilişiyor elinde bir rakı kadehi bana doğru uzatıyor beni selamlıyorsun, uyanıyorum.
Yalnızlıktan yalnızlık beğenirken, senin o yaşattığın fevkalade acının bir önemi kalmıyor. Aksine beni daha çok üzmeni, daha çok yazmayı her satırda da seni sonsuza kadar tüketmeyi diliyorum.
Bir kadeh daha var mı?
Belki birlikte bir satır oluruz.