Kapadokya’dan herkese Merhaba!
Pegasus klasik rötarlı uçuşuyla bir gecemi yemiş olsa da, Kapadokya’ya vardığımda Rox Cappadocia‘nın sahibi Arda Zor’un ayarladığı shuttle sayesinde yarım saat içerisinde Ortahisar’daydım.
İlk gecemi geçirmek için seçtiğim otel Queen’s Cave Hotel Cappadocia‘ydı. Adıma uygun bir otelde kalacaktım tabii 🙂 Queen’s Cave ilk andan taştan oyulmuş odalarıyla beni benden aldı. Hem modern hem de geleneksel dekorasyonun bir arada kullanıldığı odam çok güzeldi.
Otelin aynen benim kaldığım oda gibi, fakat hepsi birbirinden farklı dekore edilmiş 12 odası var. Az odalı, butik bir tesis olması huzuru artıyor. Tabii otel sahibi Özgür Bey ve çalışanlarının samimiyeti de burada önemli.
Sabah Ortahisar manzaralı sakin bahçede, ilk günüme kallavi bir kahvaltıyla başlayıp, keyfini çıkardım. Kahvaltıyı istediğiniz saatte edebiliyorsunuz bu güzel 🙂 Sonra da otelin kendine ait olan vadisinde koyunları, kuzuları, atları ve tavukları ziyaret edip, istikametimi Ortahisar Kalesi’ne çevirdim.
Ortahisar Kalesi’ne ve meydanına Queen’s Cave’den yürümek çok kolay. Yan taraftaki patikayı kullanarak, bol bol fotoğraf çekerek tepeye vardım. Yükseklik korkum olsa da kaleye tırmanmaya karar vermiştim, ta ki ikinci balkona çıkarken çantam sırtımdan kopana ve özgürlüğünü ilan edene kadar. Çanta bir anda aşağı uçtu. Neyse ki beni de kendisiyle birlikte aşağı çekmedi. İlk günümde ölebilirdim. Ucuz atlattım. Korka korka aşağı inip, toz toprak içinde kalan ve içinde bilgisayarımın olduğu çantayı aldığımda, aklıma ilk yolun geri kalanını nasıl ineceğim geldi. Ve gerçekten çok zorlandım.
Biraz nefes almak için kalenin girişindeki Ali Baba’ya oturdum. Burada şarap deneyip ve panaromik manzaraya bakarak keyif yapabilirsiniz. Bir de aşağıda Elika Cafe diye bir mekan var. Orası da güzel gözüküyordu.
Çantamı yaptırmak için çarşıda bir terzi buldum. Terzi ve yaşlı bir dedeyle sohbet ederken, çantam da yapıldı ve yoluma devam edebildim. Ortahisar sokaklarında dolaşmaya başladım. Burada 2004 yılında açılan bir Etnografya Müzesi var. Kapadokya halkının nasıl yaşadığını anlatıyor. Vaktiniz varsa gezebilirsiniz.
Bir de Ortahisar manastır ve kiliseleriyle meşhur. Buralar da gezilmesi gereken yerlerden ama ben yönümü Uçhisar’a çeviriyorum.
Bir sonraki yazı Uçhisar. 🙂