Hayalperest

hayalperest Gündüz pusunun içinden Semiramis’in sesi yükseliyor. Gurursuz bir metres gibi camın önünde duruyorum. Elimdeki kadehim bir belirliyor bir silikleşiyor. Aklımı yitirme konusunda endişelerim var. Kendime yarattığım dev aynamın içindeki küçücük odada öyle yalnız ve öyle sancılıyım ki bunu inkar ettikçe kalbimde sıkışan kocaman bir aşk olduğunu unutamamaktayım. Öyle bir unutamamak geliyor ki ne yalnızlığım ne de başka şeyler umurumda olmuyor, olamıyor.

Yaşadığımız hayatta kocaman bir kiracı olduğumuzu unutmak istiyor, gerçek bir hayalperest gibi yaşamaktan kaçınmıyorum. Hayallerimde ölümsüzüm, ölümsüzlüğüm her an bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyor. Düşlediğim hayatlar, sevgiler, kalpler ev sahibinin “artık burayı boşaltman gerekiyor” ikazıyla yıkılıyor. Tüm dünyam çöle dönüşüyor. Tekrar dev aynamda kendime küçük bir oda yapıyorum. Dizboyu yalnızlıkla üstelik kangren haldeki ellerimle nasıl başa çıkacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Direnmeli ve üstesinden gelmeliyim diye düşünüyorum. Düşünmekten ve kendime yeni bir kalp aramaktan başka çaremin olmayışının acizliği içindeyim. Ağlayamıyorum.

Ağlayamamak büsbütün kahrediyor beni. Başıma gelen felaketlerin kendi ellerimden çıkmış olduğunu kati surette reddediyorum. Camdan kendimi görüyorum, kendimi reddediyorum. Boş kalan şişelere selam verip mutsuzluğuma küfürler düşünüyorum. Kendimin hayata atılmış bir küfür olduğunu adım kadar iyi biliyorum.

Kiralık kalbin var mı?
Belki aşık olurum.

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.