Yakın vadede iyi olamayacağımdan o kadar eminim ki, bu durum beni endişeler girdabına sürüklemekte… İnsanoğlunun acımasızlığı ve kati surette yaşamak istemediği veyahut yaşayıp canlarından can koptuğu deneyimleri bir başkası karşısında sanki hiç tatmamışcasına denemeleri akıl sınırlarımı zorlamakta. Çünkü insanoğlu kendi canı yanmadığı sürece karşısındakinin canını umursamadan yakabiliyor.
Yakın vadede iyi olamayacağımdan o kadar eminim ki, günlerin mevsimlerin benim için önem yitirmesi inanın umurumda değil. Beni yaşlılığıma bir sene daha yaklaştıracak o kutlu güne de az bir zaman kaldı. Heyecanlı mıyım? Hayır.
Beklentilerim, beklemelerim, üzülmelerim, sevinmelerim azaldı.
Bir bavul içinde kaybettiğim kalbimden kaynaklanıyor olabilir bu durum. İyi olmayacağımdan eminim çünkü seneler içerisinde hakikatli kötü birine dönüştüm. İçimde olan biten iyi şeyler daima kötü şeylerle yok oldular.
Senede bir kez güzel bir tatil ve içki içebilmek için heba ettiğim yıllardan bahsediyorum size. Ah tabii başım biraz okşansın birazcık sevileyim diye girdiğim girdaplar da oldu. Onları size anlatmayacağım. Çünkü insanoğlu acımasız. Ben de…
İçimde sonsuz bir gitme isteği beliriyor ve sonra aslında gitmesi gereken kişinin ben olmadığını farkediyorum. İnsanoğlu acımasızsa eğer sen gitme onları gönder diyorum kendi kendime. Pek sonrası bunu beceremeyecek olmamın bilinciyle ve çoğu zaman vedalaşmayı bile lüzum görmeden hatta hiç ses etmeden gidiyorum.
Ben hep giderim, bu da benim iyi/kötü alışkanlığım.
Ben hep giderim, bir yerim acır, ağrır sonra geçer. Bakarım ki iyi oldum, kendime yeni bir ağrı seçerim. Sonra ordan da giderim.
Kendime hep başka bir ben seçerim.