Yine yağmur yağıyor. Yine yerler ıslak ve kaygan.
Ve neyseki güneş belirdi yine pencerenin bir kısmından. O güneş içimde de açsın çok isterdim. Kelimelerle güzel oyunlar yapsın ve bir süre iştahtan kessin beni.
İştah yerine, konuşurken sesimin titremesine ve en lüzumsuz yutkunmalara boğuluyorum. Anlatmam gerekenleri normal vakitlerde çat! Çat! diye açıklayabilirken doğru kelimeleri geçtim harfleri düzgün sıraya yerleştiremez oldum.
Hah! Aşık oldum ben! Yok öyle bir şey çocuk yani aşk diye.
Ama uykusuzluk mutlak bir gerçek! İhtiyacın olan biraz bulanıklık ve sersemlemek. Lakin o da pek yeterli kalmıyor. Devrilen her kadehin ardından konuya biraz daha dalıyorsun. Kafanın içinde kocaman! Bir çan ve sen ne zaman daha derine girmeye çalışırken gonk!!!
Devrilen her kadehin ardından sersemlemiş kafanı yastıklara gömmek uykunun o tatlı kollarında kendinden geçmek rüyalarla öpüşmek istiyorsun.
Ama yastık seninle aynı şeyi düşünmüyor…
Kimse seninle aynı şeyi düşünmüyor değil mi?
Herkes bi’ aceleci, herkesin yetişmesi gereken bir yer var!
Herkesin kollarında uyumak istediği biri
Dalmak istediği derin sular
Kaybolmak istedikleri sokaklar
Ve ben yine geç kaldım!