Benim bu yaptığım şeyleri zamanında yazamama olayım artık bir klasik oldu. Ayları birbirine ekleyip ekleyip yazıyorum mecburen ve bu yüzden de Mart’ın ortasına gelmişken, 2013’ün ilk aylarını ancak toparlayabiliyorum.
Yeni yılın ilk günlerinde bitmesine birkaç gün kala, bu sefer de Gökçin’le Monet sergisini ikinci defa gezdim. Sergi sonrası da Müzedechanga’da keyif yaptık.
Fotoğraf pek güzel değil, hiç güzel olmasa da yılın ilk konseri çok sevgili Mabel’in konseriydi. Merve’yle gittik. Her zamanki gibi çok keyifliydi.
Ocak’ın ilk haftasında Edirne’ye gitmemizin sebebi kuzenim Gaye’nin nişanıydı. Ben de tecrübeli nişan tepsisi tutucusu olarak yerimi aldım tabii. Bu Burcu ve Aytün’den sonra üçüncü tepsi tutma tecrübem. Tepsi tut, nişan kurdelesi ye ama hala tık yok. Neyse kısmet diyelim. 🙂
Hazır Edirne’ye gitmişken, ben de freelance çalışıyorken, biraz kalalım da gezelim dedik ve Bulgaristan ve Yunanistan’a gittik annecim ve babacımla.Sınıra yakın bölgelerde gezdik ama çok keyifli vakit geçirdik.
Zamanımın çoğunu Şimdi, İstanbul Modern, Karaköy cafeleri, sergi açılışlarında geçirdim. Bunlar arasında Modernlik sergisi, Magger gathering, Urban Station açılışı, Genç Modern partisi vardı.
19 Ocak’ta her yıl olduğu gibi Hrant Dink’i anma yürüyüşüne katıldım.
Meryem ve Merve ile birlikte güzel yemekler yedik, güzel güzel eğlendik. Merve’yle Hüsnü Şenlendirici konserine gittik, Pi’nin Yaşamı’nı izledik. Ocak ayında İKSV Edebiyat Sohbetleri’nde Sedef’le Suç ve Kahkaha’yı izledik. Sonra Şubat’ta Edebiyat ve Melankoli şöyleşisine de Meryem’le gittik. Müge, Onur, Merve, Damla ile birlikte felekten bir gün geçirdik. Unter, Kiva, Bomonti Brasserie, Propaganda derken hızımızı alamadığımızı farkettik. 🙂
Daha aylardan Ocak olmasına rağmen, havayı güzel bulduk Belgrad Ormanı’na pikniğe gittik. Yukarıdaki pozu verdikten bir süre sonra da hamaktan düştüm, üstüm başım çamur içinde kaldı. Ama çok güldük.
Sonra Göksel konserine gittim, geçen seneden beri sanırım 4. Göksel konserimdi. Yine çok güzeldi, yine çok eğlendim.
Sömestr tatilini fırsat bilerek, Işıl meleğimle Adana’ya Aytün meleğimin yanına gittik. Teyze olacağımızı duyunca beraber kutlayalım dedik. Ve o kadar çok gezdik ki, tabii ki çooook çoook da yedik. Adana, Tarsus, Mersin, Antep bayağı bir gezdik.
(Gezdiğim yerleri başka bir post’a sakladım. Buraya sadece aşağıdaki görseli ekliyorum. 🙂
Daha önceden blog’da da yazdığım Köroğlu Kahvaltı’ya, yani aslında Pide ve Kebap Salonu’na, gitmeye devam ettik.
Oradan çıkınca da, son zamanlarda en beğendiğim AVM olan Aqua Florya’da kahve, sinema ve alışveriş… (Çok keyifli oluyor. Tavsiye ederim.)
Film festivali haftası bir Perşembe, Mustafa’yla buluştuk. Karaköy’den başladığımız turumuzda duraklarımız Karabatak, İstanbul Modern, Taksim ve Blood Brothers filmi oldu. Sürekli kendimi yerlerde bulsam da, çok keyifli bir gündü. 🙂
Sonraki hafta kendimi Bursa’da buldum. Ne zamandır kuzenceğizlerimi ziyarete niyetlensem de bir türlü fırsat bulamıyordum. Ama bir çılgınlık yaptım ve çok sıkıldığım bir anda aldım çantamı çıktım.
Ne de iyi yaptım! O kadar güzel vakit geçirdim ki… Arap Şükrü gecesi özellikle aklımdan çıkmayacak 🙂 Tabii Dilek’in de aklından çıkmayacak Gamze ve benim sayemde. Ona buradan da ‘Doğum günün bana geldiğin gündür’ demek istiyorum. 🙂
Birkaç post önce yazdığım İnci Özay’ın eğitmenliğinde, The Maison Otel’in ev sahipliğinde gerçekleşen Şarap Atölyesi de Şubat’ın son günlerine denk geliyordu.
Ve daha bir sürü şey. Bunlar aklıma gelenler. Mart post’unda görüşmek üzere! 🙂
Çok sempatiksin 🙂
Tecrübeli nişan tepsisi tutucusu 🙂