Geçtiğimiz günlerde bu linkte, Mi Minör’den bahsetmiştim. Daha sonra da oyunu prömiyerinde izleme fırsatı buldum. Oyuna gitmeden önce, nedense çok heyecanlıydım. 1 Aralık Cumartesi akşamı, Meryem’le Küçükçiftlik Park’a gittiğimizde, daha kapıdan girerken farklı bir oyun olacağını hissettik.
Nasıl mı? Aslında biraz sinir bozucu oldu. Kapıdan girdiğimizde bizi karşılayanların Pinima polisleri olduğunu bilmiyorduk ve adeta sorguya çekildik. Kimin davetlisi olduğumuzdan tutun, neden geldiğimize dair birçok soru sordular. İlk etapta böyle bir karşılamanın oyuna ait olduğunu düşünemediğimden, bana bu kadar soru soran görevlilere sinir oldum ve durduk yere gerildim.
Oyun başladığında ise, kapıda bize hesap soran polislerin oyundaki Pinima polisleri olduğunu ilk sahnede farkedince, oyunun geri kalanı benim için daha keyifli geçti.:) Tribündeki yerimizi aldıktan sonra, piyanist Pınar Öğün’ü piyanosunun başında gördük ve oyun başladı.
O da ne?! Oyun alışılageldiği gibi, tek bir sahnede oynanmıyordu. Salonun her tarafı aslında birer sahneydi ve oyun her yerde devam ediyordu. Seyirciler de aslında birer oyuncuydu ve oynanan oyuna katılabiliyordu. Ben ilk oyuna gittiğim için, biraz bunun acemiliğine denk geldim. Siz de oyunun içinde olduğunuzu farkedin ve oyuna dahil olun diye yazıyorum aslında bu yazıyı da…
Başkanı oynayan Memet Ali Alabora, halkının yerine her şeyi düşünen bir başkanı canlandırıyordu. O kadar tanıdık bir tabloydu ki…
Gece dahi uyumadan, halkını kendi düşündüğü kötülüklerden koruyordu, bunları ulusa sesleniş biçiminde anlatıyordu, ve kimse de buna sesini çıkaramıyordu. Herkes halinden memnun gibiydi.
Önce piyanonun mi notasını kaldırdı, sonra piyanonun gereksiz tuşlarını falan derken, iş bir anda piyanoların küçültülmesine kadar vardı. Oysa mi notası önemli notadır. Mi minör müzikle ilgilenenlerin ilk öğrendiği notalardan biridir, hatırladığım kadarıyla. Bu notanın kaldırılması halkın özgürlüklerine, mutluluklarına yapılan müdahalede çok iyi bir simge gibi geldi bana.
Sonra Başkan, kız çocuklarının ve kadınların yalayarak dondurma yemesini de engelledi. Hatta televizyon ekranın bulunduğu sahnede de ‘Kamu Spotu’ şeklinde, kız çocuklarını küçükten sıvı dondurma içmeye alıştırmanın önemi anlatılıyordu. Yasaklar o kadar artıyordu ki, fakat kimsenin sesi çıkmıyordu. Tıpkı şimdi ülkemizde olduğu gibi…
Piyanistin çığlıkları halkı uyandırmak içindi, fakat onu ve yanında ona destek veren bir avuç insanı da polisler sürekli içeri alıyorlardı.
Meydanlarda olaylar yaşanıyordu, insanlar ölüyordu; fakat medya yani günümüzün yandaş medyası gibi olan bir medya olayları farklı göstererek halkın gözünü boyayabiliyordu. Biz de bunların hepsine sahnenin her köşesinde tanık oluyorduk…
Bir tarafta televizyondaki tartışma programlarına katılan yorumcular, başkanın her yaptığını onaylar, her sözüne yalakalık yaparken; diğer tarafta piyanist halkı uyandırmaya çalışıyor, başkan da her şeyin en iyisini ben bilirim diyordu.
Hatta başkan sonlara doğru o kadar ileri gitti ki, çocuğu olmayan kadınları da kendisinin hamile bırakacağını ve toplumun gerçekten babası olacağını söyledi.
Bir ara ortadaki sahnede adamın biri ‘düşünce özgürlüğü’ sattı mesela parayla. İnsanlar da kuzu kuzu gitti, parasını vererek orada özgürce düşünmeyi deneyimledi.
Özgürce düşünmenin en büyük suçlardan biri olduğu Pinima hangi ülkeyi hatırlattı size?
Peki, Pinima başkanı kime benziyor sizce?
Gidin ve bu oyunu izleyin derim ben. Bağırın çağırın başkana, kadının biri sinirlenmiş ayakkabısını fırlatmış sonraki gösterimlerden birinde, siz de dahil olun oyuna. Polisler gelip, sizi götürebilir ama en azından bu oyunda sesinizi çıkarabilin, hazır böyle bir fırsat verilmişken…
Oyunun sonundan bahsetmiyorum, orada da bildiğimiz fakat bu oyunda sonunda karşımıza çıkacağını düşünmediğimiz bir sürpriz sizi bekliyor.
Koltuklarda oturup, sahneye bakmaktan sıkıldıysanız; Mi Minör size göre. Değişik bir tiyatro deneyimi yaşamak için mutlaka gidin.
Meltem Arıkan’ın kaleminden, Memet Ali Alabora’nın yönetimi ve Pınar Öğün’ün abartısız doğal oyunculuğuyla iki saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız…
Post’u Ceylan Ertem’in ‘Mi Minör’ şarkısıyla bitiriyorum 🙂
Varsayalım tezat, varsayalım ahenk, varsayalım dünya minör bir doğrudan ibaret…