İtalya’da ilk günümüzü Verona’da geçirdikten sonra, Venedik’in içinde bulunmayan ve rehberimizin anlattığına göre Venediklilerin de yaşamını sürdüğü Mestre’ye doğru yol aldık. Mestre’de Michelangelo Hotel’de kaldık. Tura son yazılmamızın işe yaradığı tek nokta buydu ve diğerlerinin kaldığı otoban yanı otele nispeten en azından Mestre’nin merkezine yakın olduğumuz için, otele yerleştikten sonra annemle Mestre sokaklarını keşfe koyulduk.
Genelde kullandığım fotoğraflarda annemi model olarak göreceksiniz. Benden daha fotojenik olduğu için onun fotoğraflarını kullanacağım.
İlk gün dikkatimizi çeken ilk şey turuncu bir içecek olmuştu. Bu nedir acaba herkes içiyor merakıyla Mestre meydanında denemeye karar verdik. Aperol’du sanırım adı. Ama hiç beğenmedik. Garson kızcağıza da heyecanla tarif ettiğim için beğenip beğenmediğimizi o da heyecanla sordu, ama maalesef dedik 🙂
2. gün erkenden yola çıktık ve vaporettolarla Venedik’in küçük adacıklarına vardık 🙂
İlk durağımız konumu itibariyle San Marco Meydanı’ydı.Burası aynı zamanda Venedik’in en çok ziyaret edilen meydanı.
Fransız Yazar Alfred de Musset’e göre San Marco Meydanı “Avrupa’nin Salonu”, Napolyon’a göre ise “Avrupa’nın en güzel şenlik alanı”.
San Marco’nun değişik açılardan fotoğrafları.
Venedik’in en önemli ve gezmeye en çok değen kısmı San Marco Meydanı ve çevresi.
Mesela vaporetto’dan indiğin yerden, San Marco Meydanı’na yürürken geçtiğin köprülerden birinden iç tarafa baktığında da Son Nefes Köprüsü diye bir yer görüyorsun. İtalyancası Ponte dei Sospiri. Bu köprü Düklük Sarayı ile Yeni Hapishane arasında kapalı olarak inşa edilmiş, ismini de buradan cezaevine giden mahkumların Venedik’e son kez bakmasından almış.
Bir de Riallo Köprüsü var. O kadar kalabalık oluyor ki Riallo Köprüsü. Zaten etrafı Mahmutpaşa’yı andırıyor kalabalıktan. Buradan Grand Kanal manzarası çok güzel görünüyor. Muhtemelen de kanalların en geniş bölümlerinden biri burası.
Kanalın etrafında sevimli restoranlar var, biz öğle yemeğimizi orada yemiştik. Neresi olduğunu hatırlamıyorum ama Rialto’nun aşağıdaki fotoğrafa göre sol kıyısında bir yerdeydi.
Venedik deyince yapmanız gereken şeylerden biri tabii ki gondola binmek. Venedik’e gelip, gondola binmezseniz Venedik’e gelmiş sayılmazmışsınız öyle diyorlar :p
Biz de tabii ki bindik. Ama güzel bir fotoğraf çekilememişiz. Ben de gondolların önündeki bir fotoğrafı paylaşıyorum
Venedik 118 ada üzerine kurulu ve 400 tane köprü var. Biz bir sürü ara sokağa girdik, çıktık. Her sokakta ayrı bir tarihi eser var. Çok güzel sevimli cafeler var.
İtalya’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi, burada da bol bol dondurmacı var siz de dondurma yemeyi unutmayın.
Sokaklarda kaybolmayı deneyin, ne kadar dar sokaklara girdiğinize ve buralarda insanların nasıl yaşadığına inanamayacaksınız.
Venedik’te havanın hafif karardığı anlardan birinde çektiğim fotoğraflardan biri de aşağıda…
Günün sonunda yorgunluk!
Venedik sokaklarında alışveriş de yapabilirsiniz, özellikle arkalarda bulunan sokaklardaki mağazalarda ön sokaklarda 3 euroya satılan magnetleri falan 1 euroya alabiliyorsunuz. Bu da alışveriş tüyosu olsun benden, ne kadar oluyorsa 🙂
Bir sonraki yazı -> Floransa-Pisa-Siena
“İtalya Günlüğü 2 – Venedik” için bir yorum