Mart ve Nisan geçti. Mayıs’ın ortasına geldik. Ve ben günlük eğlenceli post’larımı yazamıyorum. İşim de internet sitesi ve sosyal medya hesapları yönetmek olduğundan, sürekli içerik üretiyorum. Ama kendime ve kendi sevdiğim şeyleri yazmaya vaktim kalmıyor. Bu yüzden çok mutsuzum.
Bir sürü planlar yapıyorum güncellemekle ilgili, hepsi havada kalıyor. Yaptığım röportajların deşifresini bile yapamadığım için mahçup olduğum arkadaşlarım var. Konuşmaya söz verdiğim halde konuşamadıklarım 🙁
Bir ucundan başlayalım bakalım ne kadar toparlayabilirsem 🙂
En son Mart ayına gelmiştim. Mart ayının başında gittiğimiz Selanik turunu neyse ki yazmıştım ayrı bir post olarak onu okumak için buraya gidebilirsiniz 🙂
Dönüşte ilk yaptığım şeylerden biri Araştırmacılar Zirvesi’ne katılmaktı. Akşamında ise Lokal Anestezi’ye gittik. Konuk İskender Paydaş’tı.
Mart ayının güzel etkinliklerinden biri OXXO Party’di. Blogosferden sevdiğim birçok kişi bu partideydi. O akşam biraz fazla dağıtmışım. Tekilanın beni çarptığını bile bile, gidip o shotları neden yaptım yine bilmiyorum. Kendimi bir yerde kaybediyorum, sonra bul bulabilirsen. Ama o akşam kendimin yanında bir de iPhone’umu kaybetmişim. Telefonu kaybettiğimi anladığım anda ayıldım zaten. Neyse ki kalbim temizmiş, şansıma partide unutmuşum ve liseden bir arkadaşım bulmuş. Böyle bir tesadüf olamaz ama oldu ve çok sevindim.
Oxxo Party’den sonra Rehab’in açılışına gittik ve her iki partinin de dj’i Oben Budak’tı. Çok eğlendik.
Geçtiğimiz aylarda VanGogh Alive sergisine de iki kere gittim ve çok sevdim. Onu da yazma fırsatı bulmuştum neyse ki. Sergi izlenimlerim de burada :)
Mart sonundan başlayarak çok sevdiğim insanların doğum günlerini kutladık bol bol. İlk doğum günümüz Emine’nin doğum günüydü. Meyhane eğlencelerini sevdiğimizden, Ege Rum Meyhanesi’nde yer ayırttık Galata’da. Ama mekana gittiğimizde 10 gün öncesinden yer ayırttığımız halde berbat bir masa ayrılmış olduğunu gördük ve personelin ilgisiz ve ukala tavırlarıyla karşılaştık. Daha sonradan başka arkadaşlarımla da konuştuğumda mekanla ilgili hep olumsuz izlenimler olduğunu duydum. Ben de kimseye tavsiye etmem. Oradan çıktık ve bildiğimiz bir yere gidelim dedik. Kendimizi Cumhuriyet Meyhanesi’nde bulduk. Bildiğinden şaşmamak en iyisi. Cumhuriyet’in fasıl olayını seviyorumm.
Mart sonuna geldiğimizde Merve’yle beraber Alaçatı’ya gitmiştik. O da bu post’ta. İki hafta önce ancak yazabildim. İyi ki gittik o geziye. Çok iyi geldi ama tabii ki yetmedi. Devamı ay sonunda geliyor kısmetse. Bu sefer Stockholm! Bekle beniii 🙂
Nisan ayına başladığımızda da Merve’yle eküri olarak etkinliklere gitmeye devam ettik. Tarihler 4 Nisan’ı gösterdiğinde Absolut’un İstanbul edition’u için düzenlenen partide, Anjelique’teydik. Eğlenceli bir partiydi, lakin sabah uyandığımda midem berbat olmasaydı. Partiye katılan birçok arkadaşım da benimle aynı durumdaydı. Vodkalardan şüpheleniyoruz, Absolut partisi olmasına rağmen.:(
6 Nisan, çok sevgili kardeşimin doğum günüydü ve biz dee çok sevgili Can Bonomo’nun Ghetto’daki ilk akustik konserine gittik. Ece’lerin misafirperverliği sayesinde, yine çok güzel bir konser izledik. Akustik başka güzel oldu:) Yalnız ertesi sabah ve daha sonraki sabah benim açık öğretim sınavlarım olduğu için sonunu bekleyemeden kaçmak zorunda kaldık.
Bir hafta sonra esas kutlamayı yaptık ve hep beraber Levendiz’e gittik. Levendiz gerçekten çok güzeldi. Aldığı paranın hakkını veren yerlerden olduğunu söyleyebilirim. Çok eğlendik. Müzikler çok iyiydi. Servis çok iyiydi. Manzarasına zaten lafım yok. Kesinlikle tavsiye ederim 🙂
20-21 Nisan günlerini de konserlerle geçirdim. İlki Fettah Can konseriydi. Sedef’le beraber çok eğlendik. Ertesi gün de kendisine kırılmış olsam da orkestra arkadaşlarının hatrı olduğundan Feridun Düzağaç konserindeydim tekrardan. Tabii Çiseciğimi de unutmamak gerek 🙂 Şarkılar yine beni benden aldı. Yalan yok. Benim için Feridun Düzağaç şarkılarının yeri ayrı.
22 Nisan günü ise, -benim için önemli bir gündü-, Merve ve arkadaşlarıyla birlikte Burgazada’ya gittik.(Burgazada da benim için çok özel bir yerdir.) Burgazada’ya birçok kez gitmiş olsam da, daha önce gitmeye fırsat bulamadığım Kalpazankaya’daydık. Kalabalık bir gruptuk ve sadece Merve’yi tanıyor olmama rağmen herkesi çok sevdim ve çok eğlendik. Burgazada’nın güzelliği ve huzuru başka hiçbir adada yok bence…
Kalpazankaya çok keyifli bir yer, burayı da tavsiye ederim. Mutlaka gelin:)
Benden şimdilik bu kadar… Yeni “Ece Nerede?” post’larıyla, bu kadar ara vermeden karşınızda olurum umarım 🙂
Anafikir: Merve’ye takıl hayatını yaşa=)
Yani benim etkinliklerime gitmemiz senin bana takildigini gösteriyor ama neysee 🙂
Son iki ayda yaptığın en baba etkinlikler Burgaz Ada ve Alaçatı kimin organizasyonu? Başka sorum yok =)