Çok fazla dijital konferansa katıldığımdan mıdır bilinmez, konuşmacılar bana yeni bir şey katmadı. Ve genel havaya baktığımızda da üç yıldır uğraşıldığı söylenmesine karşın, biraz zorlama bir konferans olduğunu düşündüm.(Konuşmacılar ve içerik açısından)
Dijital İpek Yolu’nda “Sınırsız Yaratıcılık ve Ticaret” teması altında düzenlenen TEDxSilkRoad’da konuşmacıların üzerinde durduğu konu Yeni İpek Yolu’nda dijitalleşme ile yepyeni bir sosyal oluşumun bizleri beklediğiydi.
Konferans, “İnovasyon ve Sınırsız Yaratıcılığın Rotası”, “ Ulaşın ve Güç Verin”, “Bağlı Bir Gelecek” başlıklı üç oturumda gerçekleşti.
Oturumun ilk konuşmacısı New York Doğal Tarih Müzesi ve İpekyolu Sergisi Kuratörü Mark Norell’di. Mark Norell’dan sonra sözü İDEO Asia’nın Tasarım Direktörü Arvind Gupta aldı. Başka TED konferanslarında konuşma yapan ve Çin’de sanat eğitimi alan heykeltıraş Joey Ellis, Amerika’dan Çin’e uzanan yolculuğunu anlatırken Çin’in sanatını nasıl şekillendirdiğini ve insanların belirli sınırlar içinde yaratıcılığı nasıl ortaya çıkarabileceğini gösteren hikayesini anlattı. Bunlar giriş oturumlarıydı belki ama bence çok gereksizdi. Neyse ki bu oturumun sonuna bir orijinal TED videosu koymuşlardı ki, o video süperdi.
Maz Jobrani’nin “Did you hear the one about the Iranian-American? ” başlıklı konuşması, herkes tarafından ilgiyle dinlendi. Amerika’da Iranian-American olmanın zorluklarını ti’ye alarak anlatan Jobrani’nin anlattıkları güldürürken düşündüren cinstendi.
İkinci oturum, Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yapan Bora Biçer’le başladı. Yaşadığımız dünyanın artık online bir süreçte ilerlediğini ve kişilerin sosyalleşmelerini sosyal ağlar üzerinden tanımladıklarını belirtti. Ancak, asıl önemli olanın bu iki sosyal ağın birleşiminden çıkan sonucun önemli olduğunu anlattı.
Belki de günün en gereksiz konuşması, sosyal medya tasarımcısı diye kendini adlandıran Karen Lancel’in konuşmasıydı. Online dünyada güvenin oluşması hakkındaki konuşması gerçekten saçmalıktı.
Yemekle ilgili sorunlara hiç girmiyorum. Zaten Feriye’de böyle bir konferans yapmak baştan fail’di. Öğleden sonraki “Uzanın ve Güç Verin” temalı ilk oturumdan önce Mısırlı Ahmet’in perküsyon şovu vardı. Bu çok eğlenceliydi. Bütün salon senkronize bir şekilde ritm tutmayı başarabildi. Can sıkıntımı giderdi, iyi geldi.
Günün en etkilendiğim konuşmalarından biri Endeavor Türkiye’nin kurucusu ve CEO’su Didem Altop’un konuşmasıydı. Kadının konuşmasına ve İngilizce’yi kullanış biçimine hayran kaldım. Kendisiyle tanışmak istiyorum. Biraz marketing dersi gibiydi anlattıkları ama o kadar akıcı anlattı ki her dediğini dinletti. Türkiye’de sosyal inovasyona giden yolun sırlarını özetledi. Altop sosyal girişimcilerin delilik, çevre tarafından karşı çıkılma ve kendini kanıtlama aşamalarından geçtiğini belirtti.
En çok ilgi çeken ve benim de en sevdiğim konuşmacılardan biri de 200,000 üyesi olan Türkiye’nin ilk tarımsal pazarlama sosyal ağı “Tarımsal Pazarlama”nın kurucusu Tülin Akın’ın konuşmasıydı. Akın, öğrencilik yıllarında başladığı sitenin büyüme hikayesini anlattı. Çok samimiydi.
Ushahidi Topluluk Yöneticisi Heather Leson konuşmasının ne amaçla bu konsepin içine dahil edildiğini anlayamadım. Organizasyona Skype yoluyla bağlanan yazar Gündüz Vassaf dünyanın teknolojiyle birlikte kabuk değiştirdiğini belirtip, içinde bulunduğumuz dönemi belirsizlik olarak tanımladı. “Bağlı Bir Gelecek” temasıyla yapılan ikinci oturum MIT Sosyal Televizyon Araştırmacısı Marie Jose Monpetit ile başladı. Şapkasını çıkarmayarak sunumunu yapan Monpetit, Marco Polo’nun eski yolculuk tecrübelerinden başladı, bir şeyler anlattı. Konuya bağlanması için yapılan zorlama bir sunumdu.
Orange İnovasyon Müdürü Partice Slupowski “Gelecek 15 yıl içinde insanların kullanacağı 17 farklı teknoloji aracı olacak. Kendi vücudumuzun çıkardığı verileri, yeni data görselleştirme metotları ile inceleyebilirsek, kendi hayatımızı ve dünyayı daha iyi idare ederiz” dediği konuşmasında verilerin giderek daha fazla görselleşeceğini belirtti. Ayrıca, bu gelişmelerin kişilerin vücutları üzerindeki etkilerini katılımcılarla paylaştı. Mobil duayen olarak bilinen Ralph Simon, İstanbul’un geleceğin dünyasında çok önemli bir nokta olarak konumladığını vurgulayarak önümüzdeki yıllarda zenginleştirilmiş gerçeklik olgusunun hayatımıza gireceğinin altını çizdi.
İngiltere menşeli Cute Circuit’in tasarımcıları Francesca Rosella ve Ryan Getz düzenledikleri giyilebilir teknoloji defilesinden önce yaptıkları konuşmada teknoloji ve modayı nasıl birleştirdiklerini anlattı.
Konferans bitince, kokteyle kalma enerjim kalmamıştı. Ve Türkiye’de yapılan bir TEDx organizasyonunun daha sonuna gelmiştim. Umarım biz de bir gün orijinal TED organizasyonlarının kalitesine ulaşabiliriz.