Milletçe çok zor günler geçiriyoruz. Önce verdiğimiz şehitler, ardından Van depremi derken en çok kenetlenmemiz günlerdeyiz. Ve biz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in evlatları olarak, her felakette birbirimize daha çok kenetleniyoruz. Van’a yardım ederken, herkesin canla başla çalıştığını, tam anlamıyla tek yürek olduğumuzu, aslında hepimizin birarada yaşabildiğimizi ve yardım edebildiğimizi gördük. Özellikle sosyal medyanın ne kadar önemli olduğunu ve ülke dinamiklerini harekete geçirmede bundan sonra nasıl işleyebileceğini, kötü bir olay sayesinde öğrenmiş olduk.
Bu kadar kötü olaylar yaşanırken Türkiye Cumhuriyeti’nde, bize en çok lazım olan birlik beraberlikken, bunu en güzel sergileyeceğimiz olan gün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları iptal ediliyor devlet tarafından. Ne okullardaki kutlamalar, ne fener alayları ne de cumhurbaşkanlığındaki Cumhuriyet resepsiyonu yapılıyor. Hepsi kaldırılıyor.
Sanki 29 Ekim kutlamalarında halaylar çekilip, eğlenceler yapılıyor. 30 Ağustos’ta da aynısını yapmışlardı. Resepsiyon iptal edilmişti. Dini bayramlara dokunulmuyor nedense, 30 Ağustos’ta Ramazan Bayramı vardı, şimdi de Kurban Bayramı. Herkes tatil planlarını yaptı, ne de olsa tatil oluyor dini bayramlarda onlar iptal edilmesin değil mi? Resmi bayramlar da hafta sonu tatiline denk gelmişken, bir şey demiyorlar.
Bu tavır benim canıma çok dokunuyor. 🙁 Neyse ki benim gibi insanları takip ediyorum Twitter’da ve Facebook’taki arkadaşlarım da benimle aynı düşüncede. Cumhuriyet Bayramı Törensiz Olmaz! diyor hepsi, alternatif kutlamalar yapılsın diye seslerini çıkarıyorlar. Depremdeki kadar ses çıkmıyor yalnız buna üzülüyorum.:(
Cumhuriyetimiz yavaş yavaş elden gidiyor. Hazır “Cumhuriyet” de iptal edilmemişken bir şeyler yapalım. Gençliğe Hitabe’yi ezberlemiştik ya ilkokuldayken, benim her satırı beynime kazınmış. Tekrar tekrar okuyalım. Şu anda ihtiyacımız olan duygu onda gizli. Ve Cumhuriyet düşmanlarına kendimizi gösterelim. İzin vermeyelim.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927