Yaz(a)mıyorum

“Eminim ki eğer kağıtları karalamasaydım, uzun zaman önce kendimi öldürmüş olurdum. Yazmak olağanüstü bir tesellidir.” demiş E.M. Corian, Ezeli Mağlup’ta.

Sait Faik de “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütücüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” demiş.

Ben de en kötü zamanlarımda hep yazarak rahatlayanlardandım. Ama son bir haftadır yazmadım, yazamadım. Yazmak bile içimden gelmedi. Ancak şimdi cesaret bulabiliyorum iki satır yazmaya.

Bazen kendi adımla ve kimliğimle blog yazmaktan ve Twitter kullanmaktan rahatsız oluyorum. Çünkü paylaştıklarım kişiler tarafından yanlış anlaşılabiliyor, hissettiklerim aleyhimde delil olarak kullanılabiliyor. Biraz içimdekileri boşaltayım diyorum, bazen çok sivri dilli eleştiriler yapıyorum.

Ama bu aralar canım acıyor. Hem de çok acıyor. İçimdekileri çok belli etmiyorum, edemiyorum. Ya da ediyorum aslında yüz yüze söyleyemediklerimi söylüyorum, bir nebze de olsun içimi rahatlatıyorum. Blog’a yazamıyorum. Keyifli anlar geçirmiyor muyum? Güzel etkinliklere katılmıyor muyum? Tabii ki katılıyorum ama son bir haftadır kalbimin ağrısı hep bana eşlik ediyor.

Nelerr gelip geçmedi ki bu da geçecek deyip, yüzüme her zaman gülen maskemi takıp hayatıma devam etmeye çalışıyorum bu hafta. Geçen hafta bunu da yapamıyordum. Moral bozukluğum sağlık sorunlarıyla birleşip beni doktorluk etmişti çünkü. Şimdi biraz toparladım.

Bu yazıyı şu şarkıyla bitirmek istiyorum. Sonra yine yazarım.

Love Hurts by Incubus

 

Yaz(a)mıyorum” için bir yorum

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.