Mart Ayı Nasıl Geçti? – kısa kısa…

Son zamanlarda nerelerdeydim, neler yaptım post’larımın sayısında ciddi bir düşüş var… Oysa geçen sene böyle miydim ben? Hayır. Hemen hemen her gün etkinlikleri paylaşırdım. Ama bu master tezim beni bitirdi, sosyalliğimi de aldı götürdü…:(

Yine de Mart ayında ufak tefek şeyler yaptım 🙂

Meselaa, Mart ayının benim için en mutluluk verici kısmı, tezimin bitmiş olması ve master’ı bitirmiş olmamdı! Yuppi. 🙂

Sonra artık kardeşim dediğim Senem’in evleniyor olması nedeniyle gelinlik konusunda uzmanlık sertifikamı aldım. Artık bana danışabilirsiniz bu konuda. İstanbul’da Avrupa ve Anadolu yakasındaki birçok gelinlikçiyi gezdik ve modeller denedik. Denedik diyorum çünkü Senem’in sıkıldığı yerde benim de gelinlik denediğim oldu. O kadar da çok benzeriz ki 🙂 O esmer, ben sarışın. Ama sonunda, uzun uğraşlar sonucunda Pronovias’ta ilk denediği gelinliğe karar verdi. Bu işi hallettik.

Bu fotoğraftaki ilacı da bir başka yakın arkadaşım olan Ayşe’nin bekarlığa veda gününde hediye ettiler. Tek ben bekardım çünkü onca kızın arasında 🙂

Sonra bu ay bol bol Trivial Pursuit oynayıp, genel kültürümüzü geliştirdik. Turnuvalarımız devam ediyor. Vazgeçilmez ekibimizle Sedef, Senem ve Yeşim, ve tabii ki ben!

Ve Testosteron’a gittik sonunda. Mert Fırat’la tanıştığımdan beri sürekli gitmek istiyordum ama Mart ayına kısmetmiş. Oyun aslında 2008 yılından beri sahnede ve hala biletler haftalar önceden tükeniyor. Biz de bayağı zor  yer bulduk. Polonya’da geçen bir oyun Testosteron, bir nikah, nikahın bozulması üzerine yedi farklı meslekteki, yedi farklı karakterdeki adamın olaylara ve kadınlara bakış açısını anlatıyor oyun. Çok da eğlenceli bir dille. Bütün oyuncular çok iyiydi. En çok Onur Ünsal’a güldüm oyunda. Aslında oyuncularıyla birlikte bir oyunun üzerindeydi izlediğim, özellikle oyunun sonunda söyledikleri şarkı ve performanslarıyla beni hayran bıraktılar. 🙂

Şöyle:

Aslında hiç uzun yaşamasak, yaşamın tadına varsak

Daha fazla yaşlanmadan, biraz vodka, biraz daha…

Çirkin kadın yok, az vodka var!

Biraz daha koy, elin alışsın

Testosterondan olur bunlar, suçumuz yok ki eller alınsın.

Aslında testosteron biraz arttıkça, vodka bardakta azaldıkça

Görüntüler güzelleşir ama dikkat et sakın boynuzlanma!

—süper!-

Ve tabii ki, Fenerbahçe Ülker basketbol maçları. Deplasmanda olmadığımız sürece, Bilge’cimle sürekli Sinan Erdem’deyiz. En büyük deşarj yöntemlerimizden biri bu 🙂Bu ay beni en keyiflendiren olaylardan biri her zaman olduğu gibi 6alatasaray’ı yenmemizdi:) Yeni stad falan da dinlemeyip yendik! Lalalaylalalayyy Fennerrrbahçemmm 🙂

Sonraa, yürüyüşe başladık biz. Haftada bir kaç gün Yeşilköy sahilinde olacağız. Elimizde hamburgerlerimizle yürümemiz acayip olsa da, yürüyüşü bırakıp çocuk parkında vakit geçirsek de, güzel aktivite oluyor bizim için 🙂

Haftanın neredeyse her gününü beraber geçirdiğimiz Senem’le birlikte yine bir Edirne gezisi yaptık. Bu seferki diğerlerinden farklıydı. Çok huzurlu güzel bir gün geçirdik. Gittik biralarımızı ısmarladık, güzel de bir masa donattık. Öyle huzur içinde yedik ki, orada geçen iki saatte ruhumuz temizlendi resmen 🙂 Oradan çıktık Lozan Anıtı ve eski istasyonu gezip fotoğraflar çekildik. Karaağaç gerçekten güzel bir yer:)

O gün kendimizi gezmeye o kadar kaptırmışız ki, akşam iconjane‘in doğum günü partisine gelecektim Beyoğlu Clinique’e, neredeyse yetişemiyordum. Zaten çoğunu kaçırdım ama sonuna da olsa yetiştim, iyi ki doğmuş Ferhan!

Yaz yaz bitiremedim aslında atladığım şeyler de var, bir şey yapmıyormuş gibi gözüküp çok şey yapıyormuşum aslında 🙂 Son olarak bi de saçlarımı kestirdim ben. Fotoğrafta arkasını göremiyorsunuz ama arkası oldukça kısa.

Yazmadım yazmadım yazınca da abarttım sanırım. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır. 🙂

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.