Geçtiğimiz Pazartesi günü çok sevgili arkadaşım Hande’nin asistanlığını yaptığı Romeo ve Juliet oyununun galasına gittik. Daha önceden bildiğim bir şeyin aksine yeni bir bilgi edindim. Tiyatroda gala ilk oyun demek değilmiş, sinemada öyle olduğu için tiyatroda da öyledir zannediyordum. İlk oyun prömiyermiş. (Aslında prömiyerin de ilk oyun olduğunu biliyordum, burada bir kavram kargaşası yaşıyorum:))
Hikâyeyi bilmeyenimiz var mı bilmiyorum ama ben de hikayesini bilmeme rağmen, daha önce hiç ‘Romeo ve Juliet’ izlememiştim. Bu sayede ilk kez izlemiş oldum. Klasik bir Romeo ve Juliet oyunundan çok, modernize edilmiş bir haliyle izlediğim için kendimi şanslı mı şanssız mı saymalıyım bilmiyorum. Çünkü kıyaslama şansım yok.
Romeo ve Juliet’in hikayesini hepimiz biliriz dedim ama bilmeyenler için konusunu biraz özetleyecek olursam, Romeo ve Juliet iki düşman aile olan Montague ve Capulet’lerin çocuklarıdır. İki aile arasındaki bitmek bilmeyen nefret ve düşmanlığın gölgesinde büyük bir aşk başlar. Fakat sevgileri ne kadar büyük olursa olsun, bir o kadar imkansızdır. İki aile arasında uzun zamandır süregelen anlaşmazlıkları bitirmesini düşünürken, aralarındaki sevgi Romeo ve Juliet’in sonu olur.
Oyunun yönetmeni Kemal Başar, Ayşenil Şamlıoğlu’ndan teklif gelince, oyunu üçüncü kez sahneye taşımaya karar vermiş.Başar, Romeo ve Juliet’i sahneye koyarken, iki aile, iki toplum arasındaki anlamsız kavgaların, aşk ve sevgi gibi son derece insani duyguları bile yaşatmadığına dikkat çekmeye çalıştığını söylemiş.
Özdemir Nutku çevirisiyle sahneye koyulan oyun, Romeo ve Juliet’in çağdaş bir yorumu.Oyunun koreografisi ise Romen çalıştırıcı Hugo Wolff’a ait.Romeo’yu Mert Turak, Juliet’i ise Ece Özdikici oynuyor. Yönetmen yardımcılığını Sevtap Çapan ve Göksel Arslan’ın üstlendiği oyunda Hikmet Körmükçü, Levent Yılmaz, Müge Akyamaç, Nevzat Çankara, Selçuk Soğukçay, Can Doğan, Ersin Umulu, Selçuk Yüksel ve Kubilay Penbeklioğlu rol alıyor.
Benim oyundaki favorim Juliet’in dadısını oynayan Hikmet Körmükçü’ydü. Ayrıca oyunda bazı aksaklıklar yok muydu izlediğimde? Tabii ki vardı. Bazı yerlerde tiratlar çok anlaşılmazdı, ezberleri kötü yapılmıştı ya da unutulmuştu sanırım. Ben oturduğum yerden anlayamadım. Bir de oyuna gitmeyi düşünenlere şöyle bir tavsiyem var, biraz uzun bir oyun ona göre hazırlıklı olun. 🙂
Geçen sezon bir çok oyun izlemiştim ama bu sezonu Hande sayesinde Romeo ve Juliet’le açmış oldum. Bu sezonun ilk oyunu ama sonuncu olmayacak, izlediğim diğer oyunları da buradan paylaşmaya devam edeceğim.
Hep sinema olmaz di mi ama? Biraz da tiyatroya önem verelim 🙂
-yazının öğretici kısmı-